köpeklerin ve ana haberlerin ortasında

belki sonrası yok, olsun
benim aczim senin mezhebinden
belki sonrası yok bu yürüyüş son
keşke 'senin dinin benim' diyebilsem
rakı sofraları yeniden kurulur ihtifalden
ben çıkarırım kalbimi bir yumruk gibi masaya koyarım
benim aczim sensin ve yaşlanmayacak ellerin
ben seni zaten ellerinden başlayarak sevdim

ilk ellerini görmüştüm sonra bir yüz
sonra gözlerin, gördüğüm bütün yüzleri unutmak için
tam kendimi terk edecektim ki bir şarkı
ulan dünya mı sağır oldu yoksa burası dünya mı değil
ben cehennemi de gördüm oysa, bana benziyordu
bir iki çevre düzenlemesi filan yetmiyordu
buldozerler çağırdın, kepçeler, kocaman makineler
yıktın ve bıraktın ateşi, ateş ki vallahi ellerin
bir tutsam belki sonrası bir bahçe
sahra'nın, kerbela’nın, kapitalizmin
tam ortasında bir bahçe, bir akşam üstü
bir tutsam ellerinden bir daha ölmem ki
zaten evvela ölmeden
kimse senin ellerinden tutamaz ki!
bir kara parçasının bile intiharına neden
bu cennet ehlinin bir çeşit temsil hakkıdır

affedersin ama ortadoğu'nun amına koydular sevgilim
aklıma geldikçe küfrediyorum
bir yanda faşizm bir yanda yardak serenatı
devlet kustukça yaşanmıyor bu mevsim
nedir ulan bu yeni dünya düzenine yavşama merakı
bunca kan ve nefes alan leşler arasında
köpeklerin ve ana haberlerin ortasında seni tanıdım,
öldürülen masumlar kadar güzeldin
sonrası var mı bilmiyorum ama olsun
kuralları bilmediğimden emin olmalıyım;
tutup boynundan öpmek var mıydı? olsun!
allah tüm devletlerin belasını versin
benim ahım da belam da sensin

allah'ım o'na inanmak ne güzel!
bu boktan dünyada ‘onu sevebilmek’ gibi bir şey var
ya bir yer ayırtsın yanından ya uzaktan seyredeyim
ama bana kalırsa; sen, meryem, o ve ben
beraber sinemaya gidelim.