hep mağrur ağmalarla kir-lisan makamlara dayanan
yüzünün bittiğine inandı ellerim, istanbul hınç aradı üstümde
artıkların yalana düşüyor, ben yalana düşüyorum
arşın, merhametin, kentli vuslatın yasası eğildi rahmine
aynadaki aylak adama pisuara işemeyi öğretiyorum
iyi bir filmin tam ortasında en kötü karakterin türkçe dublajıyım
susuşu hicran bir romana benzeyen mayakovski hayranı bir akşamda,
bazı şiirlerden nefret ediyorum, şimdiki zamanım!
yüzümün poetikası tam “yirmi iki yaşında” - temmuz içiyorum
yargılanacak mıydı ecelim de fevri savaşmış yanları gibi özümün
hem kayboldum hem pir nisyanı sehpasında ağırlayan
sözümün kesildiği yerdeyim yirmi bin fersah içinde
katı miraç bir aşkın yükseklik korkusunu yeniyorum
güneş şarkı sözleri yazarken üşümeye başlıyor haziran
donarak ölen kadınlara benziyorsun, kazanıyorsun!
yarınım en agnostik yanlarım, ben kazancakis'in yalancısıyım
ustam eylül, hey aleksi! saçların bozulmuş
suç muydu yoksa sadece mizahi bir davranış biçimi miydi gülüşün
her yağmur yağmasında bir insan yağmasına uzanan
hüzün birikintisine bastı yüreğim, gökyüzü sıçradı üstüme
artık o bana düşmüyor ben ona yükseliyorum
arşimet patentli musa'nın asası değdi cehenneme
gözleri ıslak kadına, jakuzide dersler veriyorum
- çocukluğun nasıl oldu?
- sanki içimde bir yerlerde bir başkent değişiyor.
mavimelek, sayı 39, 25.07.09