folie à deux'un müslüman oluşu

monomani: iştah!
için öyle iştahla dolar ki canın hiçbir şey istemez
olay niye danimarka'da geçer?
fransızlar altmış altı tane sone yazamaz
intihar eden şairleri hatırla
hatırla bazen yorulur insan kendisi olmaktan
bir peygamber ölür, her sene on gün önceden gelir
bu bir gaflet, bu bir merhamet ama ingilizler yazar
ve 'el tango de roxanne'ı dinlerken rostand
bergerac iyi koku alır
artık bir mezhepsin, buna alışsan iyi olur

yeryüzündeki ölülerin
sevişemeyeceği kadınlar kadar yalnız
bukowski ezberleyen yarınlar kadar
mekruh ve kirli bir beden
her yer karanlık, aç artık gözlerini
cinayet değil, esrar değil
düzülmüş düz bir kaderin üstünde maraz değil
kırmızı yanaklı bir sübyan gibi
içinde var , gölgende de var
trafik kuralları kadar net olmalı aşkın manifestosu
yaklaşırken biraz yavaşla, kalbim artık yar'a geçidi

heybemde ikinci tekil şahsa yaralar ve minareler
baş ucumda “tezer özlü'den leylâ erbil'e mektuplar”
avucumda gece, avucumda hallaç, avucumda eski sevgili
tuhaf bir kadın ve karanlık bir gün
çorabı kirlenmesin diye çamura yalın ayak düşer
gün de düşer, kadın da düşer
istanbul'u özleyen bir sevgili,
istanbul'dan nefret eden bir keşiş gibi

birinci geleneksel, üçüncü tefsir
eski bir çocuğu andırıyorum
oysa biraz önce elimdeydin
şimdi nereye koydum seni hatırlamıyorum
oysa tecrit altında teheccüd namazı kılınmaz
oysa bir piçin koynunda beni düşünüyorsun
ben pazarlıkta anlaşamıyor, ellerime bakıyorum
ellerim dolu, ellerim içine iç geçirilmiş yalnızlık avcıları
üstüne zafiyet, üzerime iyilik satılık
anlaşılan benim de senden aşka kalır yanım yok

şimdi "nasıl olur" diye sormadan
en büyük hayalini yakmak için
bir enkazın altındaymış gibi
bir yangının ortasındaymış gibi
son nefesini ağzıma ayet olacak şekilde bırak
adı vicdan, adı hürriyet olsun
ama birini öldürmek gerek
aşk uğruna, ecelin ve hesap günün adına tekrarla;
tanrı yalnızdır, tanrı yalnızdır, tanrı yalnızdır!

tevhîd benimdir ki yaşamak için ele geçiririm seni
aç bacaklarını da iyi dinle
yusuf'un kuyusunda yusuf ile buluşulmaz
elzem, yaralı, sığınak, öylece bir duruş, öylece bir aşk
anlaşılan senin de benden isteyecek bir cehennemin var
adı aşk, adı kafir - ezra yalan söyler

sana sözümdür ki o ağır ve mukaddes cüz'ün
ikimizi de ıslah edemeyeceği gün kalbimizi küfre açacağız
ve hayatını roxanne'ı öldürmeye adamana izin vereceğim
sana yeryüzünden, gökyüzünden, yedi düvelden
beyaz altından elbiseler getireceğim
nasr'ın ve nisa'nın vesayeti gibi

al eline mideni, al eline beynini iyice bak
kendine davetiye çıkaran bir daha kendi olamaz
“sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da
sizin daha ne kazanacağınızı da bilir” (en'am, 6/3)
ama 'zenîme' çok güzel isimdir

kadın ve ima'da baldıran bulamayınca salyangoz satılır
mahallemize bir anne gelir, içinden şarap gelir
annelerin  de sevişebildiklerini  kimse söylemez
ama nasıl olduğun'u anlamadan da aşık olunmaz

danimarkalılar, fransızlar, türkler, ingilizler
biz dünyalılar, biz uzaylılar, insanların tanrısı insanlar
insanların tanrısı insanlar, ülkelerin tanrısı ülkeler
ve kuşkusuz ki; alemlerin rabbi de allemler
de ki; ruh'un öz'e döndüğü vakit öz de ruh'a dönecektir
bedenin, cinsin, çocuğun özgür, ölümün özgür
in'lerin, umman'ların, tutsaklığın özgür 
uyuşukluğunu tırnaklarınla kazıyarak gel
ve örümcek ağları bozulmadan
ve uğruna ölünecek bütün aşkları öldürmüşken
sana ilk emir: oku!

yaşamak için imsak vakti.

mavimelek edebiyat, sayı 49, 14/12/10