grande rue de pera

sevgili pera,
 
sana bu mektubu
kendimi öldüreceğim günden yazıyorum
dilemmanın da dergâhı vardır
tetiği çeker; şehir olursun,
tutukluk yapar; kadın
sana bu mektubu
dinimin emrettiği acıyla yazıyorum
ama sen yehuda’nın vicdanıyla oku
 
artık fahişeler benimle konuşmuyor
artık fahişeler kendileriyle de konuşmuyor
artık yoksun, kimseyle konuşmuyorum
lozan meydanı'nda recmedilmiş
dudakları, gözleri ve’hameti iri
küçük bir kız çocuğu,
şimdi fransız sokağı'nda ruhundan oluyor
sana bu mektubu
henüz büyümemiş ellerinle yazıyorum
 
vitrinleri ve dilencileri geçtikten sonra
istanbul’dan ya da kendimden geçtikten sonra;
reklam tabelaları, çok satan şarkılar, neon ışıkları
ana haberler, seçimler, yasa tasarıları + devlet
hangi mezarın müfessiri,
hangi ibrahim’in yangını olur bilmiyorum
 
sevgili pera,
 
şirkiyyâtını, sol göğsündeki beni
ılgar korkaklığını ve sesinin titreyişini alıp
daha neşredilmemiş bir yüzyıldan
daha nakşedilmemiş bir inanca gidiyorum
artık istanbul’un dilsiz rahmi yalnızlığına armağan
ve yalnızlığın rahman, bu rahman bir infial!
 
farklılık ihtiyatıyla kendilerini zahir duvarlar arasında tutan
ve hissetmedikleri duyguların ifşa olduğu oyuklara sahip
kadınlar ve şehirler tanıdım, hiçbiri bu kadar hiç değildi!
sana bu mektubu; akl-ı feâl'de sayacın durduğu,
levanten yüzünde sokak kedilerinin boğulduğu,
adının bir depremle dümdüz olduğu andan yazıyorum
ama sen; bir elinde sigaran, diğerinde klitorisin
beni doğururken oku!
 
şimdi tetiği çekebilirsin.


akatalpa, sayı: 148,  nisan 2012